
'Pir Sultan Abdal' hakkında:
2 Temmuz Vakfı
Ali Yıldırım yorumluyor
Kültür ve turizm bakanlığı
yorumluyor
Esat Korkmaz yorumluyor
Fuat Bozkurt yorumluyor
İrene Melikof yorumluyor
Nejat Birdoğan yorumluyor
Pirsultan Listesi:
01)Açılın
kapılar Şaha gidelim
02)Ademoğlu
şu dünyaya
03)Ağ gül
ile
04)Ağlama
gözlerim mevla kerimdir
05)Ağlayı
ağlayı durma
06)Ağlayı
ağlayı selmana geldim
07)Ah Hüseyin
vah Hüseyin
08)Alay alay
olmuş
09Alçakta
yüksekte yatan
10)Ali değil mi
Tüm liste
Liste 1(1-150)
Liste 2(151-ve yukarı)
|
Pir Sultan’ın asıl adı Haydar’dır. Sivas ili,
Yıldızeli ilçesi, Çırçır Nahiyesi Banaz Köyünde doğmuştur. Bir Bektaşi
ocağının Piriydi. Sosyal ve inanç isyanının başını çekmiştir. Bu olay,
Kanuni Sultan Süleyman ( 1520-1566) ve Şah Tahmasap (1524-1576)
zamanında olmuştur. Şah Tahmasap, Şah İsmail’in oğluydu ve adı Pir
Sultan’ın şiirlerinde geçmektedir.
Pir Sultan’ın müritleri arasında Hafik ilçesi, Sofular Köyünden gelen
Hızır isimli bir derviş vardı. Hızır, Pir Sultan’ın iznini alarak
İstanbul’a gitmiş ve şansı açılmış, Paşa ve Beylerbeyi olmuş.
Efsaneye göre, Pir Sultan, Hızır’a: “Gidip okuyacaksın. Paşa, hatta
vezir olacaksın. Fakat beni asmağa geleceksin!” diye söylemiş. Pir
Sultan Osmanlının zulmüne karşı ayaklandığında, Paşa olan Hızır, isyanı
bastırmak görevine tayin olmuş. Pir Sultan Hızır tarafından tutuklanıp
Sivas Toprak Kalesine konmuş ve idama mahkum edilmiştir.
Tekrar efsaneye göre, Hızır Paşa, Pir Sultan’ın hayatını kurtarmak için
O’ndan “Şah” kelimesini kullanmadan üç nefes istemiştir. Pir Sultan
sazını alıp Şah’ı öven üç nefes söyledi. Fakat bu övgü İran Şahını
değil, Şah-ı Merdanı, yani Ali’yi anlatıyordu. Pir Sultan asıldı ve
Hızır Paşanın adı lanetle anıldı.
Tarihte, Hızır ismini taşıyan birkaç devlet adamı oldu. Ama büyük bir
olasılıkla Pir Sultan’ı asan Hızır Paşa, 1551/2 ve 1567 yılları arasında
Paşalık yapmış veya 1560-1567 yılları arasında Beylerbeyi ve Bağdat
Valisi olan Hızır Paşa olabilir. Bahsedilen olaylar Pir Sultan’ın
isyanı, yakalanması ve idamı süresinde, Hızır Paşanın Bağdat yolunda
iken Sivas’tan geçtiği zaman olabilir.
Ali’yi öven ve Pir Sultan’ın idamına yol açan nefesler her zaman
söylenegelmiştir. İlk önce Pir Sultan şu nefesi söylemiştir.
“ Hızır Paşa bizi berdar etmeden
Açılın kapılar Şah’a gidelim
Siyaset günleri gelip yetmeden
Açılın kapılar Şah’a gidelim”
Sonra, mahkeme tutanaklarını yazan katibe seslenip :
“ Kul olayım kalem tutan eline
Katip ahvalimi Şah’a böyle yaz
Allahı seversen katip böyle yaz :
Dünü gün ol Şah’a eylerim niyaz
Umarım yıkılsın şu kanlı Sivas
Katip ahvalimi Şah’a böyle yaz…”
Pir Sultan üçüncü bir deyişle sözlerini bitirmiş :
“ Karşıda görünen ne güzel yayla
Nir dem süremedim giderim böyle
Ela gözlü pirim sen himmet eyle
Ben de bu yayladan Şah’a gideriz
Pir Sultan Abdal’ım dünya durulm
Gitti giden ömür geri dönülmez
Gözlerim de Şah yolundan ayrılmaz
Ben de bu yayladan Şah’a giderim …”
Pir Sultan Abdal efsaneleştirilmiş, ayaklanması ve idam edilişi
toplumsal koşularla göre güncelleştirilmektedir.
Halk kahramanı oldu ve isyanı halk haklarını savunmak için ve baskıya
karşı mücadeleler hareketi olarak görülüyor.
Şiirleri halk tarafından çok sevilir ve sözleri koşullara göre
değiştirilir. Aşağıdaki deyiş herhangi bir olayı protesto eden gençlerin
toplanma marşı gibi kullanılıyor.
“Gelin canlar bir olalım
Münkire kılıç çalalım
Hüseynin kanın alalım
Tevekkeltü taallah…
Açalım kızıl sancağı
Geçsin yezidlerin çağı
Elimizde aşk bıçağı
Tevekkeltü taallah….
Pir Sultan’ım geldim cuşa
Münkirlerin akla şaşa
Takdir olan gelir başa
Tevekkeltü taallah …. “
Hüseyin’in kanını almak ve düşmanlarını kırmak, yani Yezid ve Mervan’a
karşı bir direniş çağrısıdır. Sözlerindeki gizli mana, baskı altında
kalan halkın intikamını alan bir kahraman gibi anlaşılmaktadır.
Edebiyat bakımında Pir Sultan Abdal’ın şiirleri eşsizdir. Manzaraların
tasviri ve doğa güzelliğini O’nun gibi kimse ifade edemez. Dili ve yazış
tarzı yeganedir ve kimse ile mukayese edilemez.
Aynı zamanda şiirlerinin derinliği eşsizdir. Mistik düşüncelerini ifade
etmek için şair, doğa dünyasından gelen sembolik imgeleri kullanıyor.
“ Uyur idik uyardılar
Diriye saydılar bizi
Koyun olduk ses anladık
Sürüye saydılar bizi
Halımızı hal eyledik
Yolumuzu yol eyledik
Her çiçekten bal eyledik
Arıya saydılar bizi
Aşk defterine yazıldık
Pir divanına yazıldık
Üzüm olduk şerbet ezildik
Doluya saydılar bizi
Pir Sultan’ım Haydar şunda
Çok keramet var insanda
O cihanda bu cihanda
Ali’ye saydılar bizi. “
Kerbela trajedisi Alevi-Bektaşilerin hatırasında devamlı olarak canlı
yaşıyor. Ayn-i Cem’de anılır. Bu sembol aynı zamanda geniş halk
kitleleri nezdinde anlılığını korumaktadır. Hüseyin’in dramı olaylara
göre güncelleştirilmektedir.
Kerbela her zaman haksızlığın ve Alevilere karşı yapılan baskıların
sembolü oldu. Hüseyin haksızlıkla öldürülen bir şehidin / şehitliğin
sembolüdür.
Fakat aynı zamanla kahramanların ve şehitlerin kuvveti köreliyor.
Tapınmaları yeniden canlandırmak gerekiyor.
Örneğin :
İsanlardan uzak kalan Gök-Tanrı’nın yerine Şah-ı Merdan, yani Ali geldi.
Aleviler en çok Ali’ye dua ederler. Fakat ibadetlerinde en önemli yer
Hüseyin’indir. En büyük heyecan Hüseyin’in maktelinden geliyor, çünkü
Hüseyin ıstırap çeken insanlığın sembolüdür.
Asrımızın son çeyreğinde genç aleviler cahilliğin uyuşukluğundan uyanıp
okumaya başladılar. Düşünsel sınıfın etkisi altında ve Avrupa ülkelerine
göç eden işçilerin etkisinde sınıf çatışmalarından ve Marksist
fikirlerden etkilendiler. Kerbela şehitleri o zaman yeni bir anlama
kazandı. Onlar sosyal baskının bir sembolü haline geldiler.
Bilindiği gibi Alevilerin çeşitli akımları izleyen birkaç, hatta bir çok
dernekleri var. Bunlar :
· Kemalist idealini koruyan ve eski Bektaşilerin manevi çocukları olan
“Hacı Bektaş Dernekleri”,
· Devlete yakın olan ve Aleviliği Sünniliğe bağlamak
isteyen “Cem Dernekleri”
· Eski zaman Kızılbaşların yoluna sadık kalan, Pir Sultan’a hayran olan
“Pir Sultan Dernekleri”
Pir Sultan’a sevgi her zaman Hazret-i Hüseyin’e olan saygıyı beraberinde
taşımaktadır. Her ikisi de haksızlığa uğrayan insanlığın simgeleri
oldular.
Yakın geçmişte 2 Temmuz 1993 tarihindeki kanlı Sivas Madımak Katliamı bu
görüşü daha da arttırdı ve şiddetlendirdi.
Hazret-i Hüseyin’in ve Pir Sultan Abdal’ın şehadet- leri iç içe girdi.
Anadolu halkı için Pir Sultan Abdal, Kerbela şehit-lerinden daha yakın
bir kahramandır.
O güncelleştirilen ve canlandırılan bir Hüseyin oldu.
İrene Melikof
Kaynak : “Anadolu Aleviliği ve Pir Sultan Abdal “ adlı kitaptan.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Yayınları 1998
|
|