
'Pir Sultan Abdal' hakkında:
2 Temmuz Vakfı
Ali Yıldırım yorumluyor
Kültür ve turizm bakanlığı
yorumluyor
Esat Korkmaz yorumluyor
Fuat Bozkurt yorumluyor
İrene Melikof yorumluyor
Nejat Birdoğan yorumluyor
Pirsultan Listesi:
01)Açılın
kapılar Şaha gidelim
02)Ademoğlu
şu dünyaya
03)Ağ gül
ile
04)Ağlama
gözlerim mevla kerimdir
05)Ağlayı
ağlayı durma
06)Ağlayı
ağlayı selmana geldim
07)Ah Hüseyin
vah Hüseyin
08)Alay alay
olmuş
09Alçakta
yüksekte yatan
10)Ali değil mi
Tüm liste:
Liste 1(1-150)
Liste 2(151-ve yukarı) |
O bir başkaldırı ozanıdır. Tarihte Pir sultan Abdal gibi halka malolmuş,
onunla bütünleşmiş çok az insan vardır. İdam edilmesinin üzerinden 400
yıl geçmiş olmasına rağmen halkın belleğinde, halkın dilinde tüm
canlılığı ile yaşamaktadır.
Varlığını, etkisini gün geçtikçe arttırarak, büyüterek sürdürmektedir.
Yazıda, kağıtta değil, halkın gönlünde, yüreğinde süren bir yaşamdır
O’nunkisi… Osmanlıya iyiden, doğrudan yana kafa tutarak isyan
direnişleri söyleyen Pir’i unutturmaya hattı hümayunların, fermanların
gücü yetmemiştir.
Pir Sultan Abdal çoğalarak yaşamaktadır.
Pir Sultan Abdal araştırmacıları “ bir Pir Sultan Abdal Geleneği”
konusunda birleşirler. Pir Sultan halkın birikimi, belleği, ortak
ruhudur. O’nun adına söylenen deyişler bir kolektif söylemin üründür.
Pir söyler, başka ozanlar söyler, halk söyler ve O’nun deyişleri, O’na
atfedilen deyişler dilden dile çoğalır, dilden dile dolaşır.
Pir Sultan Abdal Geleneğinde, Pir Sultan Abdallar, halkın türlü türlü
ozanları O’nun kimliğine, kişiliğine bürünür, Pir Sultan Abdal adında
erirler. Halk şiirinin yaratılma, üretilme serüveni böyle gelişir. Adı
sanı bilinmedik nice halk ozanı yaşadığı çevrenin, ortamın hatta tarihin
özelliklerini de katarak ana kaynağı durmadan çoğaltır. Ana kaynağın
bünyesine, kan grubuna uygun düşenler kalırken, bünyeye aykırı olanlar
kaybolup gider. Ozan Ankara’da söylüyorsa Ankara’nın dağları, bitkileri,
erenleri girer deyişe, Balkanlar söylüyorsa Balkanın. Bünye kabul
ediyorsa bu deyişler ana kaynağa eklenir.
Söylencelerde Pirin Yaşamı
Söylenceler, menkıbeler, destanlar bir bakıma halkın yazdığı tarihtir.
Bu tarihte kalem, kağıt kullanılmaz. Dilden dile, gönülden gönüle,
meclisten meclise evrilir, süzülür, pişer, olgunlaşır ve ölümsüzleşir.
Pir Sultan Abdal’ın asıl adı Haydar’dır. Sivas ili, Hafik ilçesi, Çırçır
nahiyesinin Banaz Köyünde doğmuştur. Soyu Yemen’e, Hazreti Ali’nin
torunlarından İmam Zeynel Abidin’e kadar uzanır.
Haydar yedi yaşına geldiğinde, babası evin koyunlarını önüne katarak
köyün diğer çocukları gibi otlatmasını ister O’ndan. Haydar, Yıldız Dağı
eteklerinde koyunları otlatmaya başlar. Bir gün koşturup iyice yorulunca
başını bir taşa koyar koymaz uyuyakalır.
Düşünde bir ışık parıldar. Bir ses duyar. Karşısında aksakallı bir
ihtiyar belirir. Bir elinde dolu, diğerinde bir al elma tutuyordu.
İhtiyar ilkin doluyu uzattı Haydar’a. Doluyu içti Haydar ve tüm bedeni
alev tüm yanmaya başlar. Ardından al elmayı uzatır ihtiyar. “Al oğlum”
dedi. Haydar, ihtiyarın elindeki al elmaya uzandığında bir parlaklık
gözlerini kamaştırdı. Bir yeşil ben vardı avucunun içinde, göz alıyordu
parlaklığı. Haydar2ın kafasında anında bir şimşek çaktı. Evet
karşısındaki ak sakallı ihtiyar Hünkar Hacı Bektaş Veli idi. Hemen eline
sarılıp öptü. Hünkar O’na “ bundan böyle senin adın Pir Sultan olsun,
ünün dört bir yana yayılsın. Sazının üstüne saz, sözünün üstüne söz
gelmesin. Al ü evladın hakkını almada yardımcın hak olsun” dedi ve
gözden yitip gitti.
Köylüler O’nu aramalar sonucunda taş üstünde uyur buldular. Erişkinler
Haydar’ın hak dolusu içtiğini anladılar. Gönül gözü, can gözü açılan
Haydar eline aldığı sazı çalmaya, söylemeğe başladı.
“Pir elinden dolu içtim
Doğdum elinize düştüm
Ak cenneti gördüm
Hünkar Hacı Bektaş Veli.”
Bir diğer söylence Pir Sultan’ın idamından sonra söylenegelendir. Pir
Sultan’ın onurlu, mücadele dolu yaşamı fiziksel olarak darağacında son
bulacaktır. Ferman çıkmıştır gayrı. İdama giderken ölümden zerre kadar
korkmadığı, çekinmediği anlaşılmaktadır. Dostlara, yoldaşlara,
evdekilere, müsahibi Ali Baba’ya selamlar iletmektedir. Üzülmemelerini,
al’ı çıkarıp karaları bağlamamalarını, ele güne karşı ağlamamalarını
tembih etmektedir.
“Bize de Banaz’da Pir Sultan derler
Bizi de kem kişi bellemesinler
Paşa hademine tenbih eylesin
Kolum çekip elim bağlamasınlar… “
Pir Sultan Abdal asılır !
Ne var ki, daha asıldığı günün sabahında Pir Sultanlar yaşamaya başlar.
Pir’in isteği üzerine Ali Baba, O’nu darağacında bekletmez. Cesedini
atının sırtına koyup Deliktaş’a doğru salar. Hızır Paşa kaygıya kapılıp
ardından aseslerini gönderir. Gördükleri karşısında donup kalırlar
asesler. Çünkü atın sırtında yatan da, atı önden çeken de Pir Sultan
Abdal’dır.
Pir Sultan abdal’ın asıldığı günün sabahı kahvede toplanan halktan
değişik kişiler, Pir Sultan’ı değişik yerlerde, dört ayrı yönde
gördüklerini anlatırlar. Pir Sultan Abdal, Sivas’tan dört ayrı yöne
açılan yollarından çıkıp gidiyor. (1)
(1) Seyfebeli Kapısı kuzeye, Kardeşler Gediği doğuya, Şahra Gediği
güneye ve Tavra Boğazı ise batıya açılanyollardır ve köylülerin her biri
aynı anda bu farklı yerlerde Pir Sultan’ı gördüğünü iddia ederler.
Darağacına bakanlar gözlerine inanamazlar. Çünkü Pir’in bedeni
darağacında yoktur. Sallanıp duran Pir’in hırkasıdır.(2) Pir Sultan
Abdal hırkasını darağacında bırakır ve inip yola çıkar.
(2) Benzer bir çoğalma motifi de Nesimi için anlatılır. “ Enel Hak”
diyerek şeriata aykırı davrandığı iddiası ile Halep’te derisi yüzülerek
darağacına çekilen Nesimi “yerdeki derisini alıp bir post gibi sırtına
vurarak Halep2in oniki kapısından aynı anda çıkıp gider. Oniki kapı
nöbetçi de kendisinin Nesimi’yi gördüğünü söyler. (Cevdet Kudret, Pir
Sultan Abdal, İstanbul 1965)
Anadolu’da İç Savaş ve Pir Sultan Abdal’ın Rolü
Pir Sultan Abdal’ın deyişlerinden, O’nun Anadolu’da bir ayaklanma ve
isyan hareketi içersinde olduğu anlaşılmaktadır. Zülme, baskıya,
yoksulluğa karşı deyişleri bir başkaldırı çağrısı, bir manifestodur.
“Gelin canlar bir olalım
Hünkire kılıç çalalım
Hüseyn’in kanın alalım
Tevekkeltü taallah.. “
Tarihte düzmece Şah İsmail olarak adlandırılan hareketin Anadolu’da
önemli ölçüde taraftar bulması Osmanlı yönetimini telaşa düşürür. III.
Murat, Malatya beyine gönderdiği fmanda “zikrolunan cemaatlerin
içlerinden rafız (Kızılbaş) ve ilhad (dönek / dinsiz ) ile maruf şakiyi
mezbura sadak ve nezir gönderenlerin her kimler ise teması malumun
olduktan sonra ele getürüb dahi ahvallerin toprak kadılar ile hak üzre
teftiş edüb göresiz rafız ve ilhadları ve nezir gönderdikleri şer’le
sabit olursa sicil etdirdükten sonra siyaset ( idam) etdirüb, yazub
bildiresin” der. ( Ahmet Refik, Onaltıncı Asırda Osmanlı Devletinde
Raafizilik ve Bektaşilik, İstanbul 1932 )
III.Murat, harekete sözle bağlılık bildirenlerin katledilmesini ferman
buyurduğu gibi harekete katılsın katılmasın Kızılbaşların öldürülmesini
emretmektedir.
“Muhammed Mehdi’nin hak sancağını
Çekelim bakalım nic’olsa olsun
Teber çekip münkirlerin kanını
Dökelim bakalım nic’olsa olsun… “
Pir Sultan abdal baskıya, yoksulluğa, zülme karşı halkın dili, sözü
olmuştur. Tüm yaşamı boyunca insanın insanca yaşayacağı bir dünya için
deyişler söylemiştir. ir Sultan abdal, Anadolu isyan geleneğinin çok
değerli bir halkasıdır. Bu halka Baba İlyaslardan, Bedreddinlerden,
Şahkululardan, Pir Sultan Abdal’a uzanır. Anadolu yoksul köylüsünün
Osmanlı resmi ideolojisine karşı bir kurtuluş ideolojisi olan Alevilik,
Pir Sultan abdal’ın doğal kimliğidir.
Pir Sultan Abdal’ın varlığı, sözleri, deyişleri Osmanlı feodalitesi için
hep bir tehlike olmuştur. Somut olarak 1578 yıllarında gerçekleşen Şah
ayaklanmasına katılma hazırlıkları içersinde bulunması katline gerekçe
yapılmış olabilir. Deyişleri Anadolu’nun dörtbir yanında dillerden
düşmeyen Pir, Sivas sancağında ayaklanmanın sözcülüğünü üstlenmiş
olabilir.
1590 yılı başında Hızır paşa tarafından ele geçirilen Pir Sultan Abdal,
ödün vermez tavrı, inançlarını gözüpekçe savunması dolayısıyla
padişahtan gelen ferman üzerine 1590 yılı baharında asılmıştır.
Pir Sultan abdal halkın yüreğine, gönlüne kazınmış, bugün bile
deyişleriyle, onlara sözcülük eden, her gün çoğalan ve capcanlı yaşayan
büyük bir ozandır….
Ali Yıldırım
Kaynak : “Anadolu Aleviliği ve Pir Sultan Abdal “ adlı kitaptan.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Yayınları 1998 |
|